2 Haziran 2009 Salı

AZMİN BEYAZ GÜLÜ



Azim ve inanç bir gül gibi açmıştı aylardır okul için uğraşan fedakâr insanların yüzünde. Hem de öyle güzel açmıştı ki, bütün yorgunluklarını alıp gitmiş, ümitle parlayan yüzleri geceyi bir güneş gibi aydınlatmıştı.

Afrika'ya bir ışık olacak yeni bir okul açılacaktı. Bir yandan öğrenci kaydı için uğraşılıyor, bir yandan okul binasının eğitim yılına yetiştirilmesi için çalışmalar devam ediyor ama okulun açılması iyice gecikiyordu. Okulun işlerin yapacak müteahhit, ülkede tırmanan gerginliği de bahane edip işleri iyice bırakmıştı. Sadece tâdilat yapılması gereken bina, bir türlü eğitim için hazır hâle getirilememişti. Hâlbuki öğrenciler okullarını bir çiçek gibi görmeli ve okulu sevmeliydi.

Tatilin son hafta sonu da gelip çatmış, eğitim sezonun başlamasına sadece iki gün kalmıştı. İki gün sonra okulun açılması gerekiyordu. Okulun idarecileri, öğretmenleri işlerin yetişmeyeceğini anlamışlar ve hep birlikte çalışmaya başlamışlardı. Ülkede saat altıdan sonra dışarıda kalmak oldukça tehlikeli olduğu hâlde hep birlikte geç saatlere kadar okulun inşaat işlerini yapmaya çalışıyorlardı. Kimisi macun çekiyor, kimisi boya yapıyor, kimisi de işi bitmiş olan sınıfları temizliyordu.

Onlar bu hâlde çalışırken arada moralleri bozan şeyler de oluyordu. Okula Millî eğitim Bakanlığı adına gelip giden biri vardı: Pierre. Bu adam bakanlığın yapı işlerinden sorumlu müfettişiydi. Okulun açılmaya uygun olup olmadığını denetliyordu. Eğer uygunsa görevli olduğu bakanlığa gidip okulun hazır olduğu ve açılabileceği yönünde rapor verecekti. Yani bir yıldır açılabilmesi için uğraşılan ve büyük umutlar bağlanan okulun, bu sene eğitim verebilmesi bu kişinin dudaklarından çıkacak bir söze bağlıydı. Fakat Pierre her gün birkaç defa gelip okulu denetliyor ve: "Böyle giderse bu okulun açılmasına müsaade edemeyeceğim." deyip geceli gündüzlü çalışan öğretmenlerin moralini bozuyordu.

Okulun açılması için her şeyin mükemmel hâle gelmesi gerekiyordu. O hafta sonu, Pierre ziyâretlerini daha da sıklaştırmıştı. Nitekim son pazar da gelip çatmış, Pierre sabahın ilk saatlerinde kapıya dikilmiş,

— Sanırım, artık yetiştiremeyeceğinizi siz de anladınız. İyisi mi bu sene boyunca eksikliklerinizi gidermeye çalışın; önümüzdeki yıl noksanlarınızı tamamlamış olarak okulu açar, eğitime başlarsınız. Ben yarın bakanlığa okulun açılamayacağına dâir raporumu sunacağım, deyip gitmişti.

Pierre, öğretmenlerin okulun açılması için bu kadar ısrarcı olmalarına bir anlam veremiyordu. Zaten hepi topu on beş öğrenci kayıt olmuştu. Önümüzdeki yıl hem yeni öğrenci toplar hem de okullarını hazırlarlardı.

Pierre'in sözleri, öğretmenlerin moralini bozmuştu. Herkesin aklında aynı düşünceler dolaşıyor; fakat hiç kimse ağzını açıp da tek söz etmiyordu. Yıl boyunca sarf edilen bunca emek ve öğrencilerini okula kaydettiren ailelerin güveni boşa mı gidecekti? Afrika'nın bu güzel ülkesine bahar bir yıl daha geç mi gelecekti? Ne diyeceklerdi kendilerine güvenerek buralara kadar gönderen insanlara?

Herkesin derin bir suskunluğa kapılıp gittiği anda bir öğretmen yerinden kalktı, fırçasını eline aldı ve duvarı kaldığı yerden boyamaya devam etti. Sanki önünde koca bir sene yokmuş gibi... Hiç kimseden ses çıkmıyordu. Duyulan sadece duvara sürülen fırçanın çıkardığı sesti. Sonra onu diğerleri takip etti. Gözlerdeki ışıltı yüzlerde tebessüm açtırdı. Birden neşelendi herkes ve canla başla çalışmaya başladılar. Sanki okul yarın açılacak, sınıfı öğrenciler dolduracakmış gibi... Böylece akşama kadar çalıştılar.

Herkes harıl harıl çalışırken bir ara Pierre yine göründü. Onu görünce aşkla şevkle çalışan herkesin yüzü tekrar asıldı. Fakat hiçbir şey yokmuş gibi çalışmalarına aynı şevk ve heyecanla devam ettiler. Pierre yanlarındaydı. Sabahleyin, "Okulunuz bu eğitim yılında açılmayacak!" dediği bu insanları, sanki hiçbir şey duymamışlar gibi çalışır hâlde görünce o da şaşırmıştı.

Onları bu hâlde görmeyi hiç beklemiyordu. "Çoktan dağılıp evlerine gitmişlerdir." diye düşünüyordu. Ama buradaydılar. Hem de hepsi... Sonra bir fırça da o aldı eline, elinden geldiği kadar o da boyamaya başladı. Sanki: "Bu sene okul açılmayacak." diyen o değilmiş gibi. Bu şekilde gece yarısına kadar birlikte çalıştılar. Herkes güzel bir iş yapmanın tatlı yorgunluğuyla evlerine doğru yola koyulmak üzereyken Pierre:

— Madem bu kadar istiyorsunuz, haydi açın okulunuzu, dedi. Herkes şaşırmıştı onun bu sözlerine. Şaşkınlık ve sevinç bir aradaydı. Sabah açılmaması yönünde rapor vereceğini söyleyen adam, karşılarında duran Pierre değil miydi? Ne değişmişti ki sabahtan beri? Okulun hâlâ birçok eksiği vardı. Pierre, kendine şaşkın şaşkın bakanlara:

— Evet, açabilirsiniz, Evet hâlâ çok eksiğiniz var. Ben de biliyorum bunu, ama sizlerde bunları gidermek için gereken azim de var. Okulunuzu olduğu gibi açın. Eksiklerini daha sonra tamamlarsınız, dedi.

Azim ve inanç bir gül gibi açmıştı aylardır okul için uğraşan fedakâr insanların yüzünde. Hem de öyle güzel açmıştı ki, bütün yorgunluklarını alıp gitmiş, ümitle parlayan yüzleri geceyi bir güneş gibi aydınlatmıştı. Bu pırıltılı ışıkla karşıladılar sonraki sabah okula gelen öğrencileri.

YAĞMUR DERGİSİ, MUSTAFA OĞUZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder