15 Haziran 2009 Pazartesi

BEBEKTE ÜÇ-BEŞ TUR :) + ÖSS

DUYGUŞUMUN BİRAZ OLSUN AKLINI DAĞITMAK İÇİN SÜPER BİR GEZİ DÜZENLEDİK. İLK ÖNCE ANNEMLE HASTANEYE GİTTİK. Bİ GİTTİK BUGÜN FİLM ÇEKMİYORUZ DEDİLER.BİZ DURURMUYUZ HEMEN HALKLA İLİŞKİLER MÜDÜRÜNE... SONRA HALLETTİLER BİZDE İŞİMİZİ BİTİRİP ÇIKTIK. TABİ ERKENDEN KALKTIĞIMIZ İÇİN HEPİMİZ ÇOK ACIKTIK. ANNE VE KIZLARI BEBEK'TE KALE DİYE BİR YERDE KAHVALTI YAPMAYA. BOĞAZ MANZARALI BİR YER HEMDE KÖY KAHVALTISI... BİR GÜZEL KARNIMIZI DOYURDUK. ORDAN ÇIKINCA TUĞBA BİZİ DENİZE SIFIR BİR CAFEYE GÖTÜRDÜ. TUĞBA'NIN DA BİLMEDİĞİ YER YOK:) BURASIDA ÇOK GÜZELDİ. İNSANIN RUHU DİNLENİYOR. ORDAN ÇIKTIK ORTAKÖYE GİTTİK. AMA KUMPİR YİYEMEDİK ÇÜNKÜ HERKES ÇOK TOKTU. TAM O GÜNDE STANDLAR KURULUYOMUŞ ORTAKÖYE. ORALARI GEZDİK. ANNEM YİNE MÜŞTERİLERİYLE GÖRÜŞTÜ BİZDE GEZDİK. ARTIK TAMAM EVE GİDELİM DERKEN BEN TUTTURDUM FLY İN'E GİDELİM DİYE. ALIŞVERİŞ MERKEZİ... HEM GEZDİK HEMDE ACIKMIŞTIK ARTIK KFC'DE YEMEK YEDİK. SONUNDA EVE GİTTİK AMA HEPİMİZ ÇOK YORULMUŞTUK. AMA ÇOK GÜZEL BİR GÜNDÜ BENCE... ERTESİ GÜN ÖSS SINAVI VARDI HEPİMİZ ÇOK HEYECANLIYDI. GECE RESMEN UYUYAMADIM KAÇ KEZ UYANDIM. ÇOK ŞÜKÜR GÜZEL GEÇMİŞ. BİZDE DUYGU SINAVDAYKEN ÖNCE CEVŞEN OKUDUK. EBRU ABLASI DA SINAV ÇIKIŞI GELDİ, MORAL OLDU BİZİMKİNE...SONRA KAHVALTI YAPTIK KÜÇÜKÇEKMECE SAHİLİNDE...


DUYGUŞU ALDIK BABAMIN BİR ARKADAŞININ BAHÇESİNE DUT YEMEĞE GİTTİK. ERTUŞ HARİÇ ÜSTÜ ÇAMUR OLAN YOKTU. NEYSE DUTUMUZU YEDİKTEN SONRA HAVA YENGEMLERE YEMEĞE GİTTİK. AYH YAZARKEN BİLE YORULDUM YANİ..... EN GÜZELİ DE YARIN DUYGUŞUN UMREYE GİTMESİ. SAĞ SALİM GİDER GELİR İNŞ. BUGÜNDE ALIŞ VERİŞ YAPTIK UMRE İÇİN. O KADAR YORULDUM Kİ AYAĞA KALKAMIYORUM RESMEN...

Rabb'imizin Rahmetinden Mahrum Bırakan Hallerimiz!

Bu konu, herkes için çok önemli olmasına rağmen maalesef insanların çoğu gerektiği kadar bunu düşünmemektedir. Hatta insan kendini, Allah'ın rahmetinden mahrum bırakan halleri terk etme yerine, alışkanlık haline getirip devam ettirme temayülündedir.
Böylece kendilerini zor durumda bırakan hallerinden dolayı insanlar yanında itibar göremez hale bile gelmekte, huzursuz bir hayat yaşayarak kendi kendilerini cezalandırmış bile olmaktalar.
İşte bu kötü düşünce ve davranışların bazılarını burada kısaca dikkate vereceğiz. Her insan, bu konuları ve bu halleri düşünmeli, dikkatle değerlendirmeli, kendini korumak için devamlı tedbirler almalı, tekrar etmemek için de ciddi gayret göstermelidir.
Sahibini Rabb'imizin rahmetinden mahrum bırakan kötü düşünce ve davranışlardan bazıları:
1— Gurur ve kibir: İnsanlarla muhatap olurken kendini üstün, muhataplarını da küçük görme hali insanı, Allah'ın rahmetinden mahrum bırakan hallerin en başında gelmektedir.
2— Zulüm: Gücünün yettiği insanlara zulmetmek, zulmederek yaşamayı alışkanlık haline getirmek.
3— Kıskanmak: Allah'ın başkalarına nasip ettiği nimetlerden rahatsız olmak, her türlü değerli nimetlere kendini layık görmek.
4— Nankörlük: Allah'ın kendisine nasip ettiği nimetleri küçümsemek, şükür gerektirecek büyüklükte nimet olarak görmemek.
5— Düşmanlık: Kin, intikam ve nefret duygularıyla bakmak, bu duygularını tatmin için hep fırsat kollamak.
6— Hırs: Hırsı, bir ahlâk haline getirmek, hemen her konuda rahatsızlık verecek derecede hırs içinde olmak. Sahip olduklarına kanaat etme sevinci duymamak..
7— İsraf: Hayatını israf içinde yaşamak, çevreye israflı bir hayat yaşama örneği vermek.
8— İnat: Kendini nazara vermek için hep zıtlaşmayı esas almak, bunu da zevk alarak yapmak.
9— Anlaşma ve sözleşmelerine riayet etmeyi vazgeçilmez dürüstlüğü olarak bilmemek, menfaati gerektirdiği takdirde sözünde durmamaktan çekinmemek.
10— Aile büyüklerine ve yakınlarına karşı mükellefiyetlerini yerine getirmeyip mağduriyetlerine sebep olacak derecede ilgisizlikte bulunmak.
11— Hep kusur ve yanlışları araştırmak, bulduğu yanlışları da lezzetle anlatmak.
12— Münakaşadan, iddialaşmaktan, itham ve tenkitten hep zevk almak, bunları kendi başarısı gibi görmek, göstermek.
13— Halinden devamlı şekilde şikâyetçi olmak. Şikâyet ederek yaşamayı alışkanlık haline getirmek.
14— İnsanlar arasında laf götürüp getirmek, fertlerin ve ailelerin münasebetlerini bozacak konuşmalar yapmayı alışkanlık haline getirmek.
15— Gıybet: Dedikodu şeklindeki konuşmaları bir huy haline getirmek. Bu huyundan hep lezzet almak, gıybeti hayatının vazgeçilmezi haline getirmek.
Saydığımız bu kötü alışkanlıklar, insanı Allah'ın rahmetinden mahrum bırakan hal ve hareketlerin başında gelmektedir. Bu sebeple hemen herkes davranışlarını gözden geçirmeli, İlahi rahmetten mahrum bırakan hallerden kendini koruma gayretinde olmalı, tutum ve davranışlarını hep düzeltme mücadelesi içinde bulunmalıdır.
Sizin de aynı fikirde olduğunuzu düşünüyorum. İnşallah yanılmıyorumdur.
ZAMAN GAZETESİ, AHMET ŞAHİN

11 Haziran 2009 Perşembe

MEZUNİYET-1


PAZARTESİ GÜNÜNDEN BERİ EVİMDEYİM ÇOK ŞÜKÜR. EVLENİP GİTSEMDE HALA BURASI BENİM EVİM TÜRKANECİMMMM....
KARDEŞİM DUYGUNUN MEZUNİYETİ VARDI SALI GÜNÜ CİMCİME LİSEDEN MEZUN OLDU ÇOK ŞÜKÜR. DOĞAL OLARAK DAHA ÖSS STRESİNDEN ÇIKAMADI. HERKES DİKEN ÜSTÜNDE EVDE. HEPİMİZ HANIMEFENDİYİ MUTLU ETMEYE ÇALIŞIYORUZ. BUGÜN KEK İSTEDİ HEMEN YAPTIM. ONU SONRA PAYLAŞICAM İNŞ.
MEZUNİYET ÇOK GÜZEL GEÇTİ. İLK ÖNCE YEMEK YEDİK OKULUN BAHÇESİNDE. SAĞOLSUN HAVA YENGEM VE SEVDE DE BİZİ YALNIZ BIRAKMADI. KOAFÖRDE Kİ MACERALARIMIZI ANLATMADAN GEÇEMEYECEĞİM. DUYGUŞUMUN MAKYAJI ÇOK GÜZEL OLDU BEĞENDİ AMA BAŞINI YAPTIRANA KADAR BEN ÖLDÜM ÖLDÜM DİRİLDİM. AMA GERÇEKTEN KADIN BECEREMEDİ. YİNEDE ÇOK KÖTÜ OLMADI ZATEN BENİM KARDEŞİM İÇLERİNDE EN GÜZELİYDİ. KIYAFETİYLE GÖZ KAMAŞTIRDI DİYEBİLİRİM. ÇOK CİCİ OLMUŞTU. KIYAFETİNİ KENDİ BEĞENDİ DİKTİRDİ. EVET DEVAM EDELİM YEMEKTEN SONRA BİZİ KONFERANS SALONUNA ALDILAR. PROGRAM VARDI. İLK ÖNCE KONSER VERDİLER FATİH ÜNİVERSİTESİNDEN GELEN HOCALAR. MAŞALLAH SESLERİ ÇOK GÜZELDİ. TABİ BİZİM KIZLAR COŞTULAR. SIRAYLA ÇIKTILAR SAHNEYE SONRADA KEP ATTILAR ÇOK DUYGULANDIM. BU ARADA İLK ŞARKI HÜZÜNLÜ GURBETTİ ANNEM HEMEN DEDİKİ SEN OLMASAYDIN BEN AĞLARDIM. EN SONUNDA HAVAİ FİŞEK GÖSTERİSİ OLDU. RESİM FALAN ÇEKİLDİK. AMA DAHA SONRA EVE GİDEMEDİK. DUYGUŞLAR BOĞAZDA BİR YER KAPATMIŞLAR ARKADAŞLARIYLA GECE 3E KADAR EĞLENMİŞLER. SONRADA BİZİM EVDE KALDILAR. BİZDE HAVA YENGEMLER KALDIK. BEN ÇOK HASTAYDIM. GRİP OLDUM HALA GEÇMEDİ. YANİ TAM ANLAMIYLA HARİKAYDI SADECE BENİM HASTALIĞIM DIŞINDA. İNŞ. CANIM KARDEŞİM HAYIRLI YERLERİ KAZANIR. RABBİM YOLUNU AÇIK ETSİN.

2 Haziran 2009 Salı

AZMİN BEYAZ GÜLÜ



Azim ve inanç bir gül gibi açmıştı aylardır okul için uğraşan fedakâr insanların yüzünde. Hem de öyle güzel açmıştı ki, bütün yorgunluklarını alıp gitmiş, ümitle parlayan yüzleri geceyi bir güneş gibi aydınlatmıştı.

Afrika'ya bir ışık olacak yeni bir okul açılacaktı. Bir yandan öğrenci kaydı için uğraşılıyor, bir yandan okul binasının eğitim yılına yetiştirilmesi için çalışmalar devam ediyor ama okulun açılması iyice gecikiyordu. Okulun işlerin yapacak müteahhit, ülkede tırmanan gerginliği de bahane edip işleri iyice bırakmıştı. Sadece tâdilat yapılması gereken bina, bir türlü eğitim için hazır hâle getirilememişti. Hâlbuki öğrenciler okullarını bir çiçek gibi görmeli ve okulu sevmeliydi.

Tatilin son hafta sonu da gelip çatmış, eğitim sezonun başlamasına sadece iki gün kalmıştı. İki gün sonra okulun açılması gerekiyordu. Okulun idarecileri, öğretmenleri işlerin yetişmeyeceğini anlamışlar ve hep birlikte çalışmaya başlamışlardı. Ülkede saat altıdan sonra dışarıda kalmak oldukça tehlikeli olduğu hâlde hep birlikte geç saatlere kadar okulun inşaat işlerini yapmaya çalışıyorlardı. Kimisi macun çekiyor, kimisi boya yapıyor, kimisi de işi bitmiş olan sınıfları temizliyordu.

Onlar bu hâlde çalışırken arada moralleri bozan şeyler de oluyordu. Okula Millî eğitim Bakanlığı adına gelip giden biri vardı: Pierre. Bu adam bakanlığın yapı işlerinden sorumlu müfettişiydi. Okulun açılmaya uygun olup olmadığını denetliyordu. Eğer uygunsa görevli olduğu bakanlığa gidip okulun hazır olduğu ve açılabileceği yönünde rapor verecekti. Yani bir yıldır açılabilmesi için uğraşılan ve büyük umutlar bağlanan okulun, bu sene eğitim verebilmesi bu kişinin dudaklarından çıkacak bir söze bağlıydı. Fakat Pierre her gün birkaç defa gelip okulu denetliyor ve: "Böyle giderse bu okulun açılmasına müsaade edemeyeceğim." deyip geceli gündüzlü çalışan öğretmenlerin moralini bozuyordu.

Okulun açılması için her şeyin mükemmel hâle gelmesi gerekiyordu. O hafta sonu, Pierre ziyâretlerini daha da sıklaştırmıştı. Nitekim son pazar da gelip çatmış, Pierre sabahın ilk saatlerinde kapıya dikilmiş,

— Sanırım, artık yetiştiremeyeceğinizi siz de anladınız. İyisi mi bu sene boyunca eksikliklerinizi gidermeye çalışın; önümüzdeki yıl noksanlarınızı tamamlamış olarak okulu açar, eğitime başlarsınız. Ben yarın bakanlığa okulun açılamayacağına dâir raporumu sunacağım, deyip gitmişti.

Pierre, öğretmenlerin okulun açılması için bu kadar ısrarcı olmalarına bir anlam veremiyordu. Zaten hepi topu on beş öğrenci kayıt olmuştu. Önümüzdeki yıl hem yeni öğrenci toplar hem de okullarını hazırlarlardı.

Pierre'in sözleri, öğretmenlerin moralini bozmuştu. Herkesin aklında aynı düşünceler dolaşıyor; fakat hiç kimse ağzını açıp da tek söz etmiyordu. Yıl boyunca sarf edilen bunca emek ve öğrencilerini okula kaydettiren ailelerin güveni boşa mı gidecekti? Afrika'nın bu güzel ülkesine bahar bir yıl daha geç mi gelecekti? Ne diyeceklerdi kendilerine güvenerek buralara kadar gönderen insanlara?

Herkesin derin bir suskunluğa kapılıp gittiği anda bir öğretmen yerinden kalktı, fırçasını eline aldı ve duvarı kaldığı yerden boyamaya devam etti. Sanki önünde koca bir sene yokmuş gibi... Hiç kimseden ses çıkmıyordu. Duyulan sadece duvara sürülen fırçanın çıkardığı sesti. Sonra onu diğerleri takip etti. Gözlerdeki ışıltı yüzlerde tebessüm açtırdı. Birden neşelendi herkes ve canla başla çalışmaya başladılar. Sanki okul yarın açılacak, sınıfı öğrenciler dolduracakmış gibi... Böylece akşama kadar çalıştılar.

Herkes harıl harıl çalışırken bir ara Pierre yine göründü. Onu görünce aşkla şevkle çalışan herkesin yüzü tekrar asıldı. Fakat hiçbir şey yokmuş gibi çalışmalarına aynı şevk ve heyecanla devam ettiler. Pierre yanlarındaydı. Sabahleyin, "Okulunuz bu eğitim yılında açılmayacak!" dediği bu insanları, sanki hiçbir şey duymamışlar gibi çalışır hâlde görünce o da şaşırmıştı.

Onları bu hâlde görmeyi hiç beklemiyordu. "Çoktan dağılıp evlerine gitmişlerdir." diye düşünüyordu. Ama buradaydılar. Hem de hepsi... Sonra bir fırça da o aldı eline, elinden geldiği kadar o da boyamaya başladı. Sanki: "Bu sene okul açılmayacak." diyen o değilmiş gibi. Bu şekilde gece yarısına kadar birlikte çalıştılar. Herkes güzel bir iş yapmanın tatlı yorgunluğuyla evlerine doğru yola koyulmak üzereyken Pierre:

— Madem bu kadar istiyorsunuz, haydi açın okulunuzu, dedi. Herkes şaşırmıştı onun bu sözlerine. Şaşkınlık ve sevinç bir aradaydı. Sabah açılmaması yönünde rapor vereceğini söyleyen adam, karşılarında duran Pierre değil miydi? Ne değişmişti ki sabahtan beri? Okulun hâlâ birçok eksiği vardı. Pierre, kendine şaşkın şaşkın bakanlara:

— Evet, açabilirsiniz, Evet hâlâ çok eksiğiniz var. Ben de biliyorum bunu, ama sizlerde bunları gidermek için gereken azim de var. Okulunuzu olduğu gibi açın. Eksiklerini daha sonra tamamlarsınız, dedi.

Azim ve inanç bir gül gibi açmıştı aylardır okul için uğraşan fedakâr insanların yüzünde. Hem de öyle güzel açmıştı ki, bütün yorgunluklarını alıp gitmiş, ümitle parlayan yüzleri geceyi bir güneş gibi aydınlatmıştı. Bu pırıltılı ışıkla karşıladılar sonraki sabah okula gelen öğrencileri.

YAĞMUR DERGİSİ, MUSTAFA OĞUZ

1 Haziran 2009 Pazartesi

GÜZEL TÜRKÇEM


BU ARALAR PROGRAM PROGRAM DOLAŞAN TÜRKÇE AŞIĞI BU ÇOCUKLAR BİR HARİKA... DÜŞÜNSENİZE 115 ÜLKEDE O MUHTEŞEM TÜRKÇEMİZ ÖĞRETİLİYOR... GERÇEKTEN BU ÇOK GÜZEL BİR ŞEY. ASLINDA SÖYLENECEK SÖZ YOK. BAZILARI BİZDEN DAHA GÜZEL KONUŞUYOR DİLİMİZİ. HATTA KOLBASTI BİLE OYNUYORLAR... TÜRKÇEMİZ İNŞ.BENCE YAKINDA EVRENSEL BİR DİL OLACAK SEVGİ DİLİ TÜRKÇEMİZ...